
İSRAİL VE IŞİDİN PSİKOLOJİSİ NE?
Bir bireyin öfkeli davranışlar sergilemesinden ki temel etkenin kişiyi psikolojik olarak tetikleyecek durumsal öğelerin ortaya çıkmasına bağlı olduğunu biliriz. Asosyal anti sosyal davranışlara büyük oranda ailesel ve çevresel etkenlerin olumsuz durumlarının yol açtığı aşikardır. Yani dayak yiyen örselenen duygu ve düşünceleri hiçe sayılan bireylerin ya aşırı şiddetvari davranışlar sergilemesi yada içine kapanık iletişimi kopuk bireyler olması muhtemelen kimse tarafından nerden çıktı bu denilmeyecek bir durumdur.
Bugün başımızda IŞİD ve İSRAİL denen, tüm orta doğuyu sıkıntıya sürükleyen öfke ve hınç ile hareket eden iki büyük bela bulunmaktadır. Bu iki durumu inceledeğimiz de temelde ikisininde bireylerin psikolojik olarak öfke ve hınç duymasını sağlayan tüm alt öğelere sahip olduğunu görmekteyiz.
İsraili ele alacak olursak, binlerce yıldır sürülen, parçalara ayrılan, yakın zamanda katledilen bir milletin zamanla oluşan kitlesel kin ve öfke yükünü taşıdığı , IŞİDİ ele alacak olursak da İslam coğrafyasında son 150 yıldır meydana gelen ezilmişlik, acizlik, maddi ve manevi olarak hiçe sayılan, iç savaşlarla çıkmaza sürüklenen insanların gergin psikolojik alt yapısını görmekteyiz. İki grubunda kendilerine muhalif gördüğü insanlarla iletişimi koparan ve tamamen kendi içine dönük katı taassuplu düşünceler içinde olduğunu görmekteyiz. Bu iki toplumun yaşadığı sıkıntılı durumlar şuan ki kabul edilemez hareketlerinin temelinde yatan o bataklığın oluşmasına zemin hazırlamıştır.
Öfke ve kin dolu bireylerin sağlıklı düşünme yetilerini kaybedebileceği ve kendilerince mazur görünebilecek kılıflara uydurarak tekrar o zillet ve sıkıntılı durumlara düşmemek için karşılarında oluşturdukları ötekileştirdikleri insanlara karşı zalimane tutum sergilemeleri anormal olmasa gerek. Bastırılmış düşünce alt yapılarının sözde insanlık, hak, adalet getireceğiz derken sık sık farklı tezahür etmesi bu iki grubunda sağlıklı toplumsal ruh sağlığına sahip olmadıklarını ortaya koymaktadır. Hacı Bayramı Veli’nin “Öfke, iyi düşünmeyi daraltır, yanıltır. Hiddet ve kin, hakikatleri gören gözleri kör eder…” sözü aslında durumu özetlemektedir.
Bu iki toplumuda rehabilite edilecek ciddi tedbirlerin alınması ancak ve ancak sağlam ve akıllı düşünen yöneticilerle mümkün olacaktır ki maalesef ikisinin başında da bunu sağlayacak yeterlilikte liderler bulunmamaktadır.
Burada aslında toplum içinde bireylerin davranışlarını değiştirmede en etkili yolu bilmek gerekir ki, uç köşelerde kişilik yapısında bireyler yetişmesin. Çünkü bu bireylerin sayısındaki artış toplumsal infiale yol açacak olayların gelişmesine zemin hazırlamaktadır. Toplumumuz içindeki terör ve suç örgütlerinin beslendiği de aslında bu kaynaktır. Bir davranışı değiştirmenin birkaç farklı yolu bulunabilir. O davranışı bastırmanız, sert müdahale etmeniz tedbir gibi görünsede balon gibi bir taraftan bastırırken başka bir noktadan patlama olanağını artıran bir durum ortaya çıkarmaktadır.. Burada en etkili metod aslında davranışı değiştirmede sabırla doğru ve güzel olan ile davranmak ve doğruyu anlatmaktır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, bir hadis-i şeriflerinde, “Senden ilişiğini kesenle, sen ilişki kur. Sana zulmedeni bağışla. Sana kötülük yapana da iyilikle karşılık ver” (Ruhul Beyan, 444) demekte ve bize yanlış yapıldığında nasıl davranmamız gerektiğini göstermekte, doğru ve güzel olanı anlatmak için her zaman bir zeninin bulunması gerektiğini ifade etmektedir.
Psk Dan Yaser MERT